18 Ağustos 2010 Çarşamba

sabah sendromları

Yeterli süt bırakabilmek için kabuslar nedeniyle bölük pörçük uyuduğunu zannettiğin uyku. Gece zaten geç yatarsın, süt bırakmak için, sabah da erkenden kalkmak zorundasın yine süt bırakabilmek için. Sabah uyanırsın, zaten gece uyuduğun uykuyu yok say. Kocam, artık hayatın onlarsız bir anlamı olmayan klimalar yüzünden, hastalanmış. Gece tamamen uyku durumunda, sabahsa inatla spora gitme peşinde. Bense ml hesabı yapmaktan mühendisliğimi bir kademe daha arttırdım. Ama bütün bunlara ve daha sayamadığım olumsuzluklara rağmen bir iç huzur ki anlatamam. Bir gülücüğüne Dünyaların durdurulacağı tosuncuk arada uyanıyor ve annesine göz kırparak acıktığını anlatıyor. Biraz daha artan iletişimimiz benim daha da bağlanmama neden oluyor her geçen gün. Yine sabah oldu, ve babaannenin geliş saati yaklaştı. Oyuncağı alınmak üzere olan çocuklar gibi hissediyorum kendimi. Sabahları öyle keyifli uyanıyor ki, ben gitmeden uyanmasın diyorum her sabah. Bu sefer kaçamadım, uyandı gülücüklerle, yattığı yerden poposunu havaya kaldırdı, kucağıma gelince omuz yeme operasyonu ve çıkarılan milyonlarca eşsiz ses. Zamanın kısıtlı olmasından dolayı alelacele verilen demir ilacının, bence de, iğrenç tadıyla ifadedeki değişklik.. Karnı doydu ve kapı çaldı yine. "Biz gidelim" dedi babaanne, "siz bilirsiniz" çıkabildi dudaklarımdan burukça. Evet tam olarak içim buruldu tekrar ve her sabah olduğu gibi. Çıktılar.. Ev boş.. Sessiz, yatağı hala sıcak.. Tek teselli, tek dilek sağlıklı olsun. Bugün işe gitmesem olmaz mı?? Ve işteyim. Aklım, yüreğim bebeğimle.

15 Ağustos 2010 Pazar

Parrramparça

Yetşemiyorum yahu! İşe gidiyorum 5 günlük işimi 4 günde bitirmeye çabalıyorum, eve geliyorum, seninle geçirebileceğim zamanlar dışında uyumalıyım diyorum, ütü yamalıyım diyorum, temizlik yapmalıyım diyorum, sürekli diyorum ama yetişemiyorum. Cuma günü babana güzel bir yemek hazırlayım dedim, neyse ki başarılı oldum :) Bu haftasonu 3 günde ne yaptın derlerse sadece yemek yaptım ve seni emzirdim diyebirim. İstanbul'un inanılmaz sıcaklarıyla sen de boğuştuğun için sürekli huzursuzdun ve seni susturabilecek yegane şey annende mevcut:) Bu gece yine pazartesi sendromu başladı ve ben yine sütüm yeter mi? sorusunun cevabını vermeye çalışıyorum. Ben biraz daha su içeyim de sana biraz daha süt bırakayım bebeğim bu sıcaklarla başedebilmen için. Bugün 4,5 aylık oldun bile..

8 Ağustos 2010 Pazar

seninle ilk tatilimiz

3 buçuk aylık çocuk Temmuz ortasında Antalya'ya mı gidermiş?? Babasının işi sözkonusu olunca gidermiş tabi:) Arabayla gitme gafletine düştüğümüzü baban Antalya'ya vardığımızda anladı ama artık çok geçti :) Çok da sıkıntı olmadı aslında ama hız sınırına uymak zorunda olunca yol da bitmek bilmedi:) İlk 2 gün Antalya'nın havasından korkan ben, seni öğlen saatlerinde odada uyuttum son günümzde ise tamamen gölge bir havuz bulduk. Havuza da girdin, little swimmersınla:) Baban tavla şampiyonu olması nedeniyle alacağı kupayı sen uyuduğun için seninle beraber alamamanın verdiği hüzünle tatil maceramız son buldu.
Antalya'ya kadar gidip de Alanya'daki kuzenlerine uğramamak olmazdı tabi..
Ve dönüş yolundaki muhteşem manzara..

Gündüzlerde ayrı düştükten sonra..


5 Temmuz sabahına kadar geçen her saniyede fikrimi değiştirip durdum işe başlamak konusunda. Her gece karar verip, sabaha değiştirdim kararımı. Ve 5 Temmuz sabahı 06:00'da uyanıp, karnını doyurup, giydim topuklu ayakkabılarımı. Babaannen kapıyı çaldı, uyuttum seni, tam çıkmak üzereydim evden "bir kere daha bakayım" dedim kapının ucundan. Dememek gerekiyormuş. Gözlerim yaşlı bıraktım seni, sen daha farkında değilken hiçbir şeyin. Herkes nasıl işe başlıyorsa ben de başlarım dedim, bu sefer bir konuda çok da başarılı olamadığımı düşünüyorum. Ne zordu ilk iş günüm. Şimdi alıştım mı? Hayır tabi. Hala gözlerim yaşlı, akşamları koşarak geliyorum yanına. Babandan, babaannenden dinliyorum gün içinde yaptıklarını. Gün içinde fotograflarını çekip gönderiyorlar.

7 Ağustos 2010 Cumartesi

Gündüzleri ayrı düşmeden önce..

Her gün aklımdasın ama o kadar hızlı geçiyor ki zaman ancak fırsat bulabiliyorum sana tekrar yazabilmeye.. Kısaca yaklaşık 1 aydır neler olduğunu özetleyim.
Senden 1 ay sonra doğan Ediz bebek'le buluşman her zamanki olgunluğunla sakin geçti:)
Gülümsemelerinle Dünya'yı durdurmayı başardın.
Hem ilk babalar gününü hem de teyzenin doğumgününü kutladık.. Lal her zamanki meraklı gözlerle seni süzüyordu tabi:)
Teyzen mumlarını üflemeden önce Dünya turu dileğini tuttu yine (umarım bu sene gerçekleştirebilir). Lal de pasta mıncıklama peşindeydi:)
Tavla derslerine erkenden başlamanı isteyen babanı ve enişteni dinlemeden mışıl mışıl uyuyırdun basanın başında..
Annesine ve karısına aşık iki adam görüyorum ben bu kareden:) (Türker amcanın makinesinden.. Teşekkürler)